18 Nisan 2007 Çarşamba

TURHAL


Yeşilırmak havzasında, Karadeniz bölgesinin orta bölümünün yerleşime en müsait yerinde kurulan Turhal ,İç Anadolu'yu Karadeniz'e , Doğu Anadolu'yu batıya bağlayan yolların kesiştiği yerde kurulmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki nüfusuyla küçük bir yerleşim yeri iken 1944 yılında ilçe olan Turhal ; bugün yüzbini aşan nüfusu, konumu ekonomik yapısı ile ülkemizin en hareketli yerleşim yerlerinden birisi haline gelmiş, adı geleceğin vilayetleri arasında geçer olmuştur.

Antik çağlarda Pontus Galatikus, ustus polemoniakus, Komona Pontik gibi adlarla anılmış olan Turhal'ın tarihinin binlerce yıl ötelere gittiği anlaşılmaktadır. M.Ö. 3000 yıllarında Mezapotamya'da yaşayan Sümer alfabesi ile yazılmış iki kitabenin Turhal Kalesinde bulunduğundan söz edilmesi, Turhal'ın tarihinin 5000 yıl önceye gittiğini göstermektedir. Kesin olmamakla beraber Turhal, Kasiura, Gayura, Turnalit isimleri taşımıştır.


Turhal Binlerce yıldan beri ilgi odağında olmasının neticesinde sayısız savaşların sonucunda farklı yönetimlerde kalmıştır. M.Ö. 745 yıllarında Asurlular M.Ö. 7000 yılarında Kimmerler, M.Ö. 612 yıllarında Medler, M.Ö. 546 yıllarında ise İran asıllı Persler bu çevreyi (yöreyi) yönetimleri altına almışlardır.İskender'in ortadoğu seferi ardından büyük bir baskı dönemi yaşayan Anadolu eyaletleri, komutanlar arasında bölüşülmüş; Pers soylularından Ariaretes, Gaziura'yı (Turhal) başkent yapmıştır.Bizans sınırları içerisinde olduğu yıllarda küçük bir yerleşim birimi olan Turhal, Beylikler döneminde Eratna Beyliği sınırları içinde idi. 1399'da ilk kez Osmanlıların eline geçti. Ankara savaşından sonra Timur'un çekilmesi ile birlikte 1413'te kesin olarak Osmanlı topraklarına katıldı. 19. yy 'ın II. yarısında yöreyi etkileyen en önemli olay göçmenlerin gelişi idi. 1854-1878 Kırım savaşı, 1855-1859 Şeyh Şamil ayaklanması ve 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından sonra Anadolu'ya gelen Balkan ve Kafkas göçmenlerinin bir bölümü Turhal yöresine yerleştirilmişlerdir.Mütareke ve milli mücadele yıllarında Turhal, Mustafa Kemal ATATÜRK'ün önderliğinde tüm varlığını ortaya koymuş, Kurtuluş Savaşında yüzlerce şehit vermiştir.
Zengin ve engin bir tarihe sahip olan bu güzel ilçe, Cumhuriyet döneminde de önemli ünlere olaylara şait olmuştur. yurt ekonomisinde de önemli bir yere ve paya sahiptir. Temeli 1933'te dönemin Sanayi Bakanı Celal Bayar tarafından atılan ve açılışı 1934 yılında İsmet İnönü tarafından yapılan ve dünyanın en kaliteli şekerini üreten Turhal(Muammer Tuksavul) Şeker Fabrikası, Turhal Makina Fabrikası yöreye hayat vermiştir. Son yıllarda konfeksiyon (tekstil) alanında gerçekleşen yatırımlar, Antimuan madeni, Kevser süt ve yem fabrikaları ülke ve ilçe ekonomisinde önemli bir yer tutmaktadır.
Günümüzdeki Turhal’ın yerinde bir zamanlar güzel bir kent bulunmaktadır. Günün birinde kenti düşmanlar kuşatır. Zorlu bir çarpışma olur; bir çok yiğit ölür. Savaşın şiddetlendiği bir gün namlı yiğitlerden biri, düşman ordusunun içine dalar, gün batışına değin kılıç sallar. Güneşin battığı an, bir kılıç darbesiyle başı gövdesinden ayrılır. Kesikbaş yuvarlana yuvarlana kentin dışındaki köprüye gelir. O sırada nereden geldiği belirsiz bir ses “DUR KAL” diye seslenir. Kurulan kente DURKAL adı verilir. Bu ad zamanla “Turhal” a dönüşür.
Turhal’ın günümüze kadar yazılmış bir tarihi bulunmadığından hangi tarihte kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmemektedir. Bugüne kadar yapılan araştırmalarda adı KAŞEN-KUŞAR, KASİURA, GAYGURA VE TURNALİT olarak geçmektedir.
Turhal kalesinde bulunduğu söylenen iki kitabenin Sümer yazısı ile yazılı olması, Turhal’ın inşasının Sümerlere kadar indiğini göstermektedir. Sümerlerin M.Ö. 3000‘li yıllarda yaşadıkları düşünülürse Turhal’ın kuruluş tarihinin günümüzden yaklaşık 5000 yıl öncesine dayandığı anlaşılmaktadır.
M.Ö. 2000-1900’lü yıllarda Hitit (Eti)ler Amasya, Tokat, Sivas ve çevresini de ele geçirmişlerdir. Kaynaklara göre (Eti Kralı Mürşil‘in kitabesi) Kral Sebbiliyame (babası) kışı KOMANA (Gümenek) da geçirdi. Bu yüzden ZİLE, KASİURA/TURHAL, KOMANA (Gümenek) gibi sınır boyları yerleşim birimleri ETİLER’le KASGALAR arasında el değiştirmiştir. M.Ö. 1200‘lü yıllarda Batı Anadolu‘dan Friglerin Yeşilırmak boylarına kadar ilerlemeleri ile kültürlerinin de Turhal ve Zile’ye kadar yayıldığı görülür.
Ayrıca M.Ö. 745’li yıllarda Asurların, M.Ö. 700‘lerde Kimmerlerin, M.Ö. 612’li yıllarda Medlerin, M.Ö. 546’lı yıllarda Perslerin Tokat, Amasya, Sivas ve Turhal’ı hakimiyetleri altına aldıklarını görüyoruz. Pers İmparatorluğunun çökmeye başlaması ve M.Ö. 3. yy’dan sonra Büyük İskender’in Anadolu’yu işgal etmesi ile Makedonyalı komutan SABİKTAS bölgede denetimi sağlayamayınca, Pers asıllı ARİARETES Yeşilırmak merkezi GAZİURA “Turhal” da bağımsızlık ilan ettirmiştir.
M.Ö.100’lerde Tokat çevresi ve Amasya Roma İmparatorluğu Yönetimine girmiştir. M.S.395 ‘te Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca bu bölge Doğu Roma’da kalmış, Tokat ile beraber Amasya’ya bağlanmıştır. Bu dönemde İranlı Sasanilerin, Müslüman Arapların akınlarına maruz kalmıştır.
Alparslan’ın Malazgirt zaferiyle birlikte Anadolu kapılarını Türklere açması neticesinde bu çevreyi (Amasya, Turhal, Tokat) Danişment Gazi 1074’te Bizanslılardan almıştır. 1178 ll. KILIÇ Arslan tarafından Danişmentler sona erdirilince Anadolu Selçuklularınca 1335’de Tokat ve çevresi Eretna Oğullarına, 1391’de Kadıburhanettin'e, 1392’de Osmanlı yönetimine katılmıştır. 1875’de yazdığı Seyahatnamesinden Turhal’ı şöyle anlatır. “Turhal 3000 nüfuslu, Tokat Merkez Sancağına bağlı büyük bir nahiyedir. Turhal Yerleşim olarak Kazova’nın girişinde, vilayetin 35 mil batısındadır. Nahiye’nin etrafı güzel meyve bahçeleri ile çevrilidir. Antik döneme ait harabeler ve en önemlisi bir kale vardır.”
19.Yüzyılın ikinci yarısında bölgeyi etkileyen olay göçmenlerin gelişidir. Kırım savaşı, 1855-1859 Şeyh Şamil ayaklanması ve 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbinden sonra Anadolu’ya gelen Balkan ve Kafkas göçmenlerinin bir bölümü Turhal yöresine yerleşmiştir. Mütareke ve milli mücadele yıllarında Turhal Mustafa Kemal’in önderliğinde tüm varlığını ortaya koymuş, kurtuluş savaşında yüzlerce şehit vermiştir.
Milli mücadelenin en önemli adımı olan Samsun’dan Amasya’ya; oradan da Sivas’a geçen Mustafa Kemal’in güzergahında Turhal vardır. İşte bu geçişler Turhal’ın kaderinde dönüm noktasıdır.
Turhal 1892 Yılında belediye olmuş ve 1.9.1944 tarihine kadar Tokat’a bağlı bucak olarak yer almıştır. Bu tarihten itibaren ilçe merkezi haline gelmiştir. 1923’lerde 300 haneli bir bucak iken 19 Ekim 1934’de Şeker Fabrikası açılmasıyla ekonomik ve sosyal açıdan hızla gelişmeye başlamıştır. Son Nüfus sayımına göre merkez ilçe nüfusu 100.000‘e yaklaşmış ve bir çok il’den nüfusça daha büyük bir ilçe olmuştur.
TURHAL KALESİ
İlçe Merkezinde ki tepede yer alan kaleden, günümüze pek az şey kalmıştır. İki burç harabesi ve kapatılmış yer altı geçitleri dışındaki yapı malzemeleri, kale eteğinde kurulan kent için sökülerek taşınmıştır. -Şeyh Mustafa Camii ve Tekkesi (Kesikbaş) -Mehmet Dede Türbesi : İlhanlı eseridir, 1312 yılında yapılmıştır.
Mubariz Bin Mehmet yatmaktadır. - Ahni Yusuf Türbesi : 1324 yılında, İlhanlı döneminde yaptırılmıştır. Semercilerin Piri Yatmaktadır. Dazya köyü (Dazimontis) : Kazova' da bulunan, önemli bir tarihi alandır. Burada, 1370 yılında Ertana beyliği döneminde Abdullah bey tarafından yaptırılmış bir cami bulunmaktaydı. Çok eski çağlara ait bir yerleşme merkezidir. Çevreye yayılmış pek çok tümülüslerden en önemlisi DÖKMETEPE' dir.1938 yılı müze kayıtlarına göre burada at heykeli, çevreye yayılmış seramik eşya, sütun, başlık ve parçaları, horasan temeller ortaya çıkmıştır. ENDÜZ tümülüsünde 1948 yılında Tokat müzesi tarafından yapılan kazılarda Helenistik çağa ait eserler bulunmuştur. Asarkaya köyünde yapay mağaralar ve mezarlar, Asarcık, DEREKÖY VE Beyobasında Latince ve Yunanca yazılı kitabeleri, Emirseyit ve Mercimek dağı civarında kaya mezarları vardır. Komana' dan kaçan Hıristiyan halkın, ilk yerleşme alanlarından biri Dazya köyüdür. Efsaneler İlçede başlıca efsaneye konu olan olayların başında, Kaz Gölünde Ölen Gelinin Efsanesi ve Kesikbaş Efsanesi gelir.Geleneksel El SanatlarıAhşap Oymacılığı
İlçemiz yöresinde, insanların ekonomik güçlerini ve yaptıkları meslekleri belirtir, ihtişam ve özellikte, kapılarda “Ahşap Oyma-Süslemeleri” ve “Kapı Tokmakları” kullanılmaktadır.. Tokat evlerinde dış mekân süslemeleri kadar iç mekân süslemeleri de konut sahibinin sosyal statüsünü göz önüne sermektedir. Bunların dışında “kalem iş” tekniğiyle dolap kapıları üzerine boyama ve oyma tekniğiyle süslemeler dikkat çekmektedir. Ve değer biçilemeyen tavan göbekleri misafir odası süslemelerinde, Ahşap oymacılığı raflarda, lambalıklarda, dış aydınlatma apliklerinde, sehpa masalarda, evrak sandıkları ve çeyiz sandıklarında kullanılmaktadır. Kalıp Oymacılığı
Tokat bölgesi 15. ve 16. yüzyıllarda Anadolu’nun yazmacılık merkezi olmuştur. Yazma desenlemeleri, önceleri kalem işiyle yapılırdı. Kalıp tekniğinin gelişmesi ile önce kalıpla kalemin bir arada kullanıldığı “Kalıp-Kalem Yazmaları” sonradan da tümüyle “Kalıp Yazmalar” yaygınlaştı. Tokat yöresinde 1300’lü yıllarda başlanan kalıp oymacılığı günümüzde; - Tokat beşlisi - Dramalı - Tokat üzümlüsü - Karanfilli - Elmalı - Kaşık sapı - Çengel köy - Şal deseni - Geyikli - Osmanlı Turası - Dokuz dallı gibi kalıp desenleri kalmıştır. Baskı kalıpları sulak yerlerde yetişen oldukça yumuşak olduğundan kolay oyulan ıhlamur ağacından yapılmaktadır. Bunların kimi kalem işi, kimi dolgu desenler ve elvan kalıbıdır. Yazma desenlemenin baş örtüsü dışında kullanılması kalıplarında farklı formatlarda çalışmasını beraberinde getirmiştir. Yazma Baskıcılığı
Tokat, 15. ve 16. yüzyıllarda Anadolu’nun merkezi olduğu yazmacılıkta günümüzde de az da olsa üretime devam etmektedir. Yazmaların boyamasında Alizar’ın, sabitleştirmede ve sarı soya elde etmede tetri, şap, paslı çivi, sığırkuyruğu, kitre (geven) kullanıldığı, amonyak odası yerine hayvan barınaklarının kullanıldığı dönemlerde yavaş yavaş daha kolay çalışma olan “Serigrafi Baskıya” kayan Tokat esnafı bu sanatı yörede yoğun oranda yaşayan Ermeni asıllı vatandaşlardan kendi gayretleriyle öğrenmişlerdir. Tokat’ın ekonomisinde yan dal olan kalıp, ip kumaş ve boyama sanayisini de geliştiren yazmacılık günümüzde ülkemiz modacılarının tarafından Amerika ve Avrupa ülkelerinde de podyumlara taşınarak ilgileri üzerine toplamıştır.İlçe'de Oynanan Halk Oyunları Turhal Halk Oyunları halay türünde oyunlardır. Oyunlar Ağırlama, Yanlama ve Yelleme olmak üzere üç bölümden oluşur. Ağırlama bölümü oyunun en yavaş kısmıdır. Yanlama bölümü ağırlama bölümündeki hareketlerin biraz hızlandırılmışıdır. Yelleme bölümü çok hareketlidir. Hareket bakımından Ağırlama ve Yanlama bölümlerinden farklıdır. Tokat Halk Oyunları genellikle köylerde erkekler tarafından oynanır. Günümüzde karma olarak veya yalnızca kadınlar tarafından da oynanır. Oyunlar genellikle davul zurna eşliğinde oynanır. Sazla veya kavalla oynanan türleri, sözlü karşılıklı atışmalı olarak da oynanır.Festival ve ŞenliklerKocakavak Festivali:
Festivaller, ülke içinde etkinlikleri teşvik eden, dünü bugüne, bugünü yarına taşıyacak kültürlerdir. İlçemizde, Turhal Kültürünü sergileyen Tarihi Kocakavak Festivali 29 Ağustos - 4 Eylül tarihleri arası, her yıl etkinliklerle kutlanmaktadır. Nüfusu yüz bini aşan Turhal İlçemizin örf, tarihi değer ve ekonomisi, bir hafta süren festival çerçevesinde tanıtılmaktadır. Festival kapsamında; çeşitli yarışmalar, güreş, müzikli konserler, gösteriler ve giyim ve eşya fuarları sergilenmektedir.Belde ve köylerde yapılan festivaller:
İlçemiz Yenisu, Ulutepe ve Çaylı beldelerinde, dostluk, kardeşlik, sevgi, saygı çerçevesinde kültür ve dayanışmayı sağlamak için her yıl, Yenisu beldesinde Gözderesi festivali, Ulutepe Beldesinde su festivali ve Çaylı beldesinde ise Hubyar Kuyusu Dostluk ve Kardeşlik festivali adı altında etkinlikler yapılmaktadır. İlçemiz Kargın köyünde; türbesi bulunan, Aziz Baba ile ilgili olarak her yıl Aziz Baba Şenli

TOKAT TURHAL ORMANÖZÜ KÖYÜ


ORMANÖZÜ (OVACIK) KÖYÜKöye yerleşim tarihi 1750 yılıdır. Ormanözü Köyü'nün ilk gelenleri İran ve Doğu Kökenlidir ve zaten çağrışımları da o yöndedir. 1514 Çaldıran Savaşı sonrası Şah İsmail yenilir, Yavuz Selim'in ağır baskılarından kaçan insanlar kendilerine sığınacak yer ararlar. Darbazoğul ve Ateşalioğlu kaçıp Tunceli'ye İmamoğlu ve Uzunoğlu Sivas Yıldızeli Alayurt Köyüne yerleşir. Karakürtler, Karsa, İnceoğlu Erzurum'a yerleşir. 1 asır kadar sonra Darbazoğlu ve Ateşoğlu bugünkü adı Bekirgil olan, Tunceli'den Sivas Yıldızeli Uzamış Köyüne gelirler. 1 asır kadar da burada kalıp, buradan 4 kabile Turhal'ın Hamidiye Köyüne yerleşirler. Kısa süre burada kalırlar, tahminen 1750 yıllarında ilk önce Darbazoğlu ve Bekirgil arkasından Ateşoğlu Köye yerleşirler. Arkasından devamı gelir; Uzunalioğlu, İmamoğlu, Karakürtlar, Hıdırlar, İnceoğlu, Hasogil devamı gelir. Köyümüzün Anılan Belli Başlı Sülaleri : 1- İmamgil 14- Hıdırgil 2- Darbazgil 15- Zefilgil 3- İnceoğlugil 16- Hamogil 4- Karakürtlar 17- Aliustagil 5- Hasogil 18- Hebipgil 6- Ateşaligil 19- Martincigil 7- Uzunaligil 20- Ücüfgil 8- Evsanagil 21- Çolakgil 9- Karaaligil 22- Palazgil 10- Çuvalgil 23- Murtazagil 11- Câlegil 12- Pinecigil 13- Karaoğlangil Kaynak: Tokat İl Kültür Araştırma Müdürlüğü Tarih: 1946 Araştıran : Öğretmen Hüseyin GÖYNÜ
ORMANÖZÜ (OVACIK) KÖYÜBULUNDUĞU YER: Tokat ilinin batısında Turhal ilçesinin kuzeyinde Tokat'a 75, Turhal'a 22, Amasya'ya 55 ve Zile'ye 23 km. uzaklıkta ulaşım minübüs, traktör ve Kızoğlu tren istasyonuna kadar trenle. 1300 rakımlı Ulutepe tepesi kuzeyinde Ulutepe kasabası, Sarıkaya köyü, Hasanlı köyü, Eriklitekke köyü, Karacavuş (Kayı) köyüne komşu Amasya Turhal Zile merkezin yer aldığı üçgende yer alan Karadeniz iklimine yakın ulaşım imkanları iyi olup ilçeye kadar asfalttır. TARİH: Köy Hititler, Romalılar, Bizans ve Firigyalıların yaşamış oldukları şimdiki kilise önü dediğimiz yeri seçmişlerdir. Burada tarihi kalıntılara, mezar yerlerine, küplere raslanmaktadır. İlk yerleşimi 200 yıl öncesine dayanan köyümüze Alayurt, Alan ve Sivas'tan gelen sülaleler vardır. Köyün eski adı ovacıktır. Köyün yine eski geçim kaynakları demircilik, taş işçiliği, hayvancılık,çiftcilik ve değirmencilik yer almıştır.
KÜLTÜR : Köyümüze okul 1943 yılında yapılmış olup okul yapılmadan önce öğretim köy odalarında yapılmakta imiş. Köyümüzün ilk eğitmeni Hasan, Hüseyin Göynü olup bir çok öğrenci yetiştirmiştir. Köyümüzde okuma yazma oranı %95 civarındadır.
GELENEKSEL KADIN GİYİMİ:İç göyneyi-işlik-üstüme-"saya" yada üç peş denen yandan yırtmaşlı entareler giyilir.Entarenin önüne uçları bele sarılır ve kuşağa sokulur.Belbagı ve kuşaklar püskülle örtülür ,önlük yün dokuma üzerçeşitli füğürlerin işlendiği ünlük bağlanır.saçlara saçipidenilen çeşitli boncuklarla işlenmiş catkı takılr,başa fes olarak bilinen fesin ceşitli altın ve turalarla işlenmiş fes takılır yazma ,örtü baglanır.
YEMEKLERİMİZ: Tevek dolması,gatıhlıaş ,topulluhelle, çatalaşı, haşıl, keşgah, bulguraşı, erikliaş, gendimeaşı, cırıhtı, kesmeaşı, madımak, yemlik, bat, kısır, gömbe, sacarası, gatmer, kadayıflı, burmalı, işgeve, hetil, hamşur.
İSTANBUL'DAKİ ORMANÖZÜ:1960 ların başından itibarenbaşlayan köyden kente göç olayı ile birlikte ve 1980 Ekonomik politikaların acmış oldugu geçim sıkıntısı sonucu istanbul un çeşitli yerlerine yerleşmişlerdir.Akatlar,Karanfilköy, R.Hisarı, Kavacık, Ümraniye, Alemdağ, Cayırova, Yenibosna, Kumburgaz, Silivri, Füruzköy, Haramidere, Çatalca, Alibeyköy, gibi semtlere yerleşmişlerdir.köylülerimiz sevecen misafirperver sıcak kanlı gelenek ve göreneklerine baglı yardım sever insanlardan oluşmaktadır.
KÖYÜMÜZDEKİ SÜLLALELER: Uzunaliogulları, Karaaligil, Darbazgil, Çuvalğil, İmmamgil, Hasoggil, Martincigil, Evsanagil, Zefilgikl, Palazgil, Colakgil, Pinecigil, İnceoglugil, Aliustagil, Karakürtler, Bekirgil ve aklımıza gelemeyenler bir çoğu....
ORMANÖZÜ KÖYÜ DERNEĞİ: Dernek 1999 yılında Akatlar'da köyümüz gençleri tarafından kurulmuştur. İlk ve kurucu başkan Murat Demirci'dir. İlk kırgezisini 23 haziran 2000 de Çatalca da düzenlemiş ve binlerce kişi katılmıştır. Yine 24 Haziran 2001 de Alemdağ Cumhuriyet Köyü piknik alanında gezi yapmıştır. Ve binlerce köylümüz ve dostlarımız katılmıştır. 1 Ekim 2001 günü köyümüzde birinci Erikli Tekke Kurban Kesme Şenliklerine İstanbul'dan dört otobüsle ve çevre köylerden katılanlarla birlikte geleneksel olan asker kurban kesim törenini yapmıştır, 2 Ekim günü gasilhane, kütüphane, hamam, vb lerin yer alacağı köy konağının temelini atmış dört ay gibi kısa bir zamanda tamamlanmıştır. 22, 23, 24 Haziran 2002 Tarihlerinde açılış ve temel atma törenleri için köye bir gezi gerçekleştirecektir.
KÖYÜMÜZDEKİ MEKANLAR: Dereyayla, Ortayayla, Kasımınöyek, Piroğlu, Karapınar önü, Sarılık, Yazı, Almalıeşme, Çöppamuğu, Soğukpınar, Kiliseyini, Dümbelek, Alışlıboyun, Kuzkaya, Karaahmetli, Isıtma, Yerardı, Harmankaşı, Bağlarca, Boğaz, Harmanlar, Gıran, Bulgurpınarı, Katmerkaya, Paralı, Çamlık, Kurtini, Söğütlü, Tuzla, Buğruabdal, Kaynarca, Çadıryeri, Çatındere, Bozburun, Bozkuş, ve benzeri gibi birçok mekan bulunmaktadır
köyümüzde.

ormanözü köyü

GENÇLERİMİZ CANAKKALEDE BULUŞUYOR
TARİH:28 NİSAN CUMARTESİ SAAT 24 AKATLAR MEYDAN DAN CIKIŞ29 NİSAN ZİYARETLERDEN SONRA İSTANBUL A DÖNÜŞBÖREK ve ÇÖREKLER ANNELERİMİZ DEN
NURDANE AKCAN

BEYİN AMALIYATI OLACAK KÖYLÜMÜZ İSMAİL DENİZHAN A YARDIMLARINIZI BEKLERİZ
YAPI ve KREDİ BANKASI ÜMRANİYE ALEMDAĞ CADDE ŞUBESİ HESAP NO: 36664618

Çanakkaleden anaya son mektup.......... TARİH 18 Mart 1915
Üsteğmen Faruk, cepheye yeni gelen askerleri denetlerken, bir yandan daonlarla Sohbet ediyor, ' Nerelisin?' gibi sorular soruyordu.Gözleri bir ara, saçının ortası sararmış bir delikanlıya takıldı Yanınaça ğrdı ve merakla sordu:" Adın ne senin evladım?" dedi." Ali, komutanım" dedi." Nerelisin?"" Tokatlıyım, komutanım, Tokat'ın Zile kazasındanım..."" Peki evladım,bu kafanın hali ne?Saçlarının ortası neden kırmızı boyalı böyle?"" Cepheye gelmeden önce anam saçıma kına yaktı komutanım. Neden yaktığınıda bilmiyorum."" Peki dedi üsteğmen. "Gidebilirisin Kınalı Ali."O günden sonra Ali'nin adı Kınalı Ali oldu.Cephede tüm arkadaşları Kınalı Ali demekle yetinmiyor, saçındaki kınayı daalay konusu yapıyorlardı. Kınalı Ali, arkadaşlarına karşı sevecen ve dürüsttutumu sayesinde, kısa sürede hepsinin sevgisini kazandı.Bir gün memleketine mektup göndermek için arkadaşlarından yardım istedi." Anama, babama burada iyi oldu umu bildirmek istiyorum.Ama okumam yazmam yok. Biriniz yardım edebilir misiniz?"Biri değil, birçok arkadaşı yardıma geldi." Sen söyle biz yazalım" dediler.Kınalı Ali söylüyor, bir arkadaşı yazıyor, diğeri de Söylenenlerin doğruyazılıp yazılmadığını denetliyordu." Sevgili anacığım, babacığım hasretle ellerinizden öperim. Ben burada çokiyiyim, beni sakın merak etmeyin."Kız kardeşini, kendinden küçük erkek kardeşinin sağlığını ve hatırınısorduktan sonra, köydeki herkesin burnunda tüttüğünü ve kimsenin kendisinimerak etmemesini söyledikten sonra, Biz burada var oldukça bilesiniz kidüşman bir adım bile ilerleyemeyecektir tümcesi ile bitiriyordu.Tam zarf kapatılırken Ali " iki üç satır daha ekleteceğini" söyleyerekMektubun sonuna şunları yazdırdı." Anacığım, beni buraya gönderirken kafama kına yaktın ama, Buradakomutanlarım da, arkadaşlarımda benle hep dalga geçiyorlar. Cepheye gitmeksırası yakında inşallah kardeşim Ahmet'e gelecek, Onu gönderirken sakınkına yakma saçına. Burda onunla da dalga geçmesinler. Tekrar ellerindenöperim anacığım."Gelibolu'da savaş giderek şiddetleniyordu. ingilizler kesin sonuç almakiçin tüm güçleriyle yükleniyorlardı. Cephede savaşan askerlerimiz önceleribirer, birer, sonraları beşer,beşer,Onar, onar şehit oluyorlardı. Gelen destek güçleri de yeterli olmuyor,onlarında sayıları giderek azalıyordu.Gelibolu düşmek üzereydi. Kınalı Ali'nin komutanı bu durum karşısındaçaresizdi. Kendi bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildi. Genç erlerineinsan bedeninin süngü ve mermilerle orak gibi biçildiği bu cepheyegöndermek zorunda kalmaması için Allah'a dua ediyordu.Komutanlarını düşünceli ve sıkıntılı gören Kınalı Ali ve arkadaşları,komutanlarına gidip, ondan kendilerini cepheye göndermesiniistediler.Askerlerinin ısrarları üzerine komutanları daha fazla direnemedive ölüme gönderdiğini bile, bile bu isteklerini kabul etmek zorunda kaldı.Kınalı Ali ve arkadaşları, sevinç çığlıkları atarak cepheye hayır,bile bile ölüme gidiyorlardı.O gün güle oynaya Gelibolu cephesinde ölümle buluşacakları yere koşanKınalı Ali'nin bölüğünden tek kişi geri dönmedi. Gidenlerin tümü şehitolmuştu. Bu olaydan kısa bir süre sonra Kınalı Ali'ye anne, babasındanmektup geldi. Onun yerine komutanı aldı mektubu ve buruk bir ifade ileokumaya başladı. Cepheye gitmeden önce arkadaşlarına yazdırdığı mektubunaaile adına babası yanıt veriyordu." Oğlum Ali, nasılsın, iyi misin? Gözlerinden öperim, selam ederim. Öküzüsattık, parasının yarısını sana gönderiyoruz, yarısını da yakında cepheyegidecek küçük kardeşine veriyoruz. şimdi öküzün yerine tarlayı bensürüyorum. Fazla yorulmuyorum da. Sen sakın bizi düşünme."Babası mektupta köydeki herkesten akrabalarından haberler verdikten sonra"şimdi * sana diyeceği var" diyerek sözü ona bırakıyordu.Mektubun bundan sonraki bölümü Kınalı Ali'nin anasının ağzından yazılmıştışöyle diyordu anası:" Oğlum Ali, yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler. Kardeşime deyakma demişsin.Kardeşine de yaktım. Komutanlarına ve arkadaşlarına söyle senle dalgageçmesinler.Bizde üç işe kına yakarlar;1 - GELINLIK KIZA; GITSIN AILESINE, ÇOCUKLARINA KURBAN OLSUN DIYE2 - KURBANLIK KOÇA; ALLAH'A KURBAN OLSUN DIYE3 - ASKERE GIDEN YIĞITLERIMIZE; VATANA KURBAN OLSUN DIYE...Gözlerinden öper, selam ederim. Allah'a emanet olun" Ali'nin mektubu okunurken ve çevresindeki herkes onu dinlerken, hıçkıra,hıçkıra ağlıyordu... "(Bu mektubun aslı Çanakkale Müzesindedir.)Not: Başka bir forumdan alıntıdır.